| 
       Bildiğimiz kadarıyla "Orkun harflerinin izlerine" dikkatleri önce Mahmut Mesut (Koman) çeker: "Orhon Alfabesinin Anadolu'daki İzleri" (Konya, 1933). 
 
Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli'nin Hun Sanatı (İstanbul 1972) adlı eserinde Kun (Batılılara uyup 'Hun' demişiz!) motifleriyle Türkiyedekilerin benzerlikleri, görenleri hayretten hayrete düşürmüştü. 
Zamansız kaybettiğimiz Cinuçen Tanrıkorur, "ozanın kopuzundan âşığın sazına", Türkistan'dan Balkanlar'a değin Türk musikisinin saltanatını anlatır. Çalışkanlığıyla tanınan öğrencilerinden Dr. Gülçin Yahya da "Ud'un, Türkistan'dan dünyanın dört bir bucağına yayıldığını" ifade eder (Ud Metodu, Ankara 2002). 
 
TRT yapımcılarından "Türk Dünyası'nın Sesi" Bünyamin Aksungur şarkılarda, türkülerde, fıkra ve nüktelerde Türk Dünyası'nın birlik ve beraberliğini nağme nağme, ezgi ezgi, beste beste dile getirir. 
Yüksek Mimar Dr. Gözde Ramazanoğlu uğruna servet sebil ettiği çalışmalarının yemişi olan Orta Asya'da Türk Mimarîsi (Ankara 1998) adlı o güzelim eserinde mimarîdeki  birliğimizi gösterir, "boyası göz nûru, fırçası kirpik" (Arif Nihat Asya) olan çinilerimizdeki görkemi işler. 
Prof. Dr. Yavuz Akpınar, Prof. Dr. Suphi Saatçi, Dr. Yusuf Gedikli vb. hocalarımız da Türk Dünyası'nın edebiyattaki birliğini işlemekten geri kalmazlar. 
 
(Türk Dünyasında Bozkurt) konusundaki çalışmaları alkışlarla karşılanan, meslekî  ve insanî kemâliyle hayranlıklar uyandıran Kemal Çapraz'ı da unutmamak gerektir. 
 
Prof. Dr. Neriman Görgünay Kırzıoğlu  da dantel dantel ördüğü, yanış yanış işlediği, çiçek çiçek bezediği, oya oya süslediği, bir karınca sabrıyla çalıştığı, yıllarını verdiği, göz nuru döktüğü ALTAYLAR'DAN TUNABOYU'NA TÜRK DÜNYASI'NDA ORTAK YANIŞLAR (MOTİFLER) adlı şaheserinde bu baş döndürücü coğrafyadaki Türk motiflerinin birliğini gösterir: Bir çok örneğiyle, renkli resimleriyle... Mimarlık eserlerimizdeki, paralarımızdaki, ahşap ve madenî eşyalarımızdaki, halı, kilim, heybe ve dokumalarımızdaki örnekleriyle... Erzurum'daki bir halı-heybedeki yanışla Kun Gülü'nün, Tebriz Halısı ile Pazırık Halısı'nın benzerliği karşısında kıvanç duymamak elde midir?.. (Halıyı adını bilmediğimiz bir Kun kadınına borçlu olduğumuz (N. Diyarbekirli)  hâlde, Türklerin yaptığı halılar yüzyıllar boyu dünyaya "Acem Halısı" diye tanıtılmıştır. Tıpkı: Acem devletinin 2500 yıllık bir geçmişi olduğundaki Acem palavrası gibi!!!) 
Bu birlik ve beraberliğin, aynı soydan gelmenin, aynı kültüre sahip olmanın dışında başka bir şeyle açıklanabileceğini sanmıyoruz. M. Sabir Kârgerli'nin sözleri, ezgileridir kulaklarımızda çınlayan: 
 
	Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Âzer bir boydur 
	Karakalpak, Kırgız, Kazak bunlar bir soydur 
 
İnce bir zevk, hassas bir kalp, zengin bir kültür, yüce bir ruh, yüksek bir sanat elbette ki büyük bir millette olur, demekten kendimizi alamıyoruz. 
"Binlerce yıllık motiflerden birkaçının ülkemiz ve Türk cumhuriyetlerinin paralarını süslediğini görmek atalarımızın kutlu ruhunu sevindirecektir" diyen Prof. Dr. Neriman Görgünay Kırzıoğlu'nun "sahasında ilk ve tek" olmak gibi bir özelliğe de sahip bulunan bu çalışmasını saygılarla selâmlamaktan, böylesine güzel bir eserin genişletilmiş ikinci baskısını aynı güzellikte yayımlayan  Kültür Bakanlığı Yayımlar Dairesi'ni de bütün gönlümüzle kutlamaktan kendimizi alamıyoruz. 
 
Hâmiş: Hoca Hanımın TÜRK KADIN BAŞLIKLARI eserinin de bir an önce kitaplaştırılması yerinde olacaktır. Bu arada, mevcudu kalmayan Nejat Diyarbekirli'nin HUN SANATI, Gözde Ramazanoğlu'nun ORTA ASYA'DA TÜRK MİMARİSİ, Altan Araslı'nın AVRUPA'DA TÜRK İZLERİ, Ali Akbaş'ın KUŞ SOFRASI; okumalara doyulmayan, Necip Fazıl, Cemil Meriç üzerinde etkileri görülen İsmail Habib Sevük'ün kısa zamanda tükenen TUNA'DAN BATI'YA adlı eseri başta olmak üzere bütün kitapları yeniden yayınlanmalı, okuyucuların yararlanmasına sunulmalıdır. 
 
	Trabzon'da mı Tonya 
	Nerde bilemem Konya 
	Fazla karıştırmayın 
	Nenemin adı Sonya 
	Mavi Akımcı Mesut 
 
	Fındık satar Pekin'de 
	Cüneyt Zapsu peşinde 
	Bir 'incelik' var elbet 
	Tayyip'in bu işinde 
 
 
	Gelişmeye Bakınız! 
	Dün: "Yap işlet devret!" deniliyordu.  
	Aradan zaman geçti. Durum değişti.  
                Fikirler gelişti. İşler kolaylaştı.  
                Şimdi de şöyle konuşuluyor: 
	-At kurtul, rahat et!.. 
      |