| 
       Ahmet Arslan diyor ki; “doğumdan ölüme herkesi ilgilendiren bu temel yasa, dilinin de  yaşayan Türkçe’nin en güzel örneklerinden biri olmasını beklerdik. 298 kelimenin yeni kanunda  yer almadığını bu kelimelerin ancak %10 unun değişmesi gerektiğine kalan kelimelerin hukuk dilinde değiştirilmesinin imkansız olduğunu yeni  kelimelerin eski kelimelerin tam karşılığı olmadığını çok açık bir şekilde ortaya koymuştur.  
 
Bunlardan bazıları ; 
Temyiz	  : Ayırt etme  
Temyiz kudreti : Ayırt etme gücü  
Mümeyyiz	  : Ayırt etme gücüne sahip kişi 
Tahsis		  : Özgüleme 
Fahri		  : Onursal 
İntikal		  : Geçmek 
Feragat	  : Vazgeçmek 
 
Bunları kısaca değerlendirdikten sonra  değerli Gazeteci yazar HASAN PULUR’u , köşesinde yayınladığı Türkçe ile ilgili yazıyı çok önemli bulduğum için köşemde aynen yayınlamayı uygun gördüm. 
 
 TÜRKÇEMİZİ ne hale getirdiler? Sık sık bunu soranlar var; bir dil bu kadar yabancı dillerin  etkisi altında kalıp, saçma sapan bir dil haline nasıl gelir?..  
Türkçenin ne hale geldiğini, geçenlerde “internet”te dolaşan bir okurumuz okumuş, bize yolladı... 
Yazıyı okuyun görün Türkçenin hallerini... 
“Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum. Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?  
 Bir ferman yayınlanmıştı. 
 Bu günden sonra, divanda, dergahta bargahta,mecliste, meydanda 
 Türkçe den başka dil konuşulmaya diye hatırlayanınız var mı? 
 Dolanın yurdun dört bir yanını. 
 Çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, fermana uyanınız var mı? 
 Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim. 
 Dolandığımız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere  
 Gördüklerine duyduklarına üzüleniz var mı? 
  
 Tanıtımın demo, sunucunun spiker. Gösteri adamının showman, radyo sunucusunun disc jokey,  
Hanım ağanın first lady  olduğuna şaşıranınız var mı?  
Dükkanın store, bakkalın market, naylon torbanın poşet, 
Mağazanın süper, hiper, gross market, 
Ucuzluğun, damping olduğuna kananınız var mı?  
İlan tahtasının Bilboard, sayı tahtasının skorboard. 
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon. 
Merakın , uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?  
 
 
 
Bırakın eli özün bile seyrek uğradığı, beldelerin girişinde welcome, çıkışında goodbye okuyanınız var mı?       
 
Korumanın, muhafızın, bodyguard, sanat ve meslek pirlerinin duayen, 
            İtibarın , saygınlığın, prestij 	olduğunu bileniniz var mı? 
Sekinin, alanın, küçüğün mikro, sonun final,  
Özlemin  hasret, nostalji olduğunu öğreneniz var mı? 
 
İş hanının plaza , bedestenimizin galeria,  
Sergi yerlerimizin, center room, show room, 
Büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı? 
Yol üstü lokantamızın fast food, yemek çeşitlerinin menü, 
Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı? 
İki katlı evinizi dublex, üç katlı evinizi triplex, 
Köşklerinizi villa, eşiğinizi antre , 
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı? 
Sevimlinin sempatik , sevimsizin antipatik, vurguncunun spekülatör, eşkıyanın mafya,  
Desteğe , bilemediniz koltuk çıkmaya, sponsorluk diyeniniz  var mı? 
 
Virvirik dağının tepesindeki köyde,  
Cafe show levhasının altında,  
Acının da acısı kahve içeniniz var mı?  
Toprağımızı bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken  
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini, 
Özün el diline, özendiğine içi yananınız  var mı? 
Masallarımızı tekerlemelerimizi ata sözlerimizi unuttuk ,  
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik , 
Türkçemiz elden gidiyor dizini döveniniz var mı? 
Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum, 
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı? Bir ferman yayınlamıştı, 
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?”  
 
Çocukluğumuzda  “Vatandaş Türkçe konuş!” kampanyası vardı; sureti haktan görünse  de hedef azınlıklardı.  
 Mahalledeki bir abimiz bir gün ada vapuruna binip, Türkçe  konuşmayanları nasıl yola getirdiğini anlatmıştı... 
Galiba asıl şimdi böyle bir  kampanya açmak gerekiyor, tabii zorlamadan... 
 
Bu acı durum karşısında  VATANDAŞ TÜRKÇE KONUŞ KAMPANYASI  açmak gerekiyor. Türkiye’deki bütün milli dernekleri göreve çağırıyorum. Bu mümkün değilse sadece bu konuda çalışma yapmak üzere bir dernek kurulmasını acilen teklif ediyorum.  
 
 
Avukat Zeki Hacıibrahimoğlu 
 
							 
 
    
 
      |