Sözün Özü

 

Alptekin Cevherli  

Ankara Ankara, Güzel Ankara!


Bu millet hakkı olan hükümranlık vazifesini yapmadığı için dünyamız kan ve gözyaşıyla yoğrulmakta, milyonlarca insan açlık pençesinde kıvranırken, diğer yanda israf korkunç boyutlara varmaktadır. Biz yerimizin farkında olmadığımız için insanların fikir, gönül ve namuslarının ırzına geçilirken pekâlâ bütün dünya basit bir futbol maçını haftalarca tartışmaktadır…

Ankara Ankara, güzel Ankara!
Seni görmek ister her bahtı kara,
Senden yardım umar her düşen dara.
Yetersin onlara güzel Ankara.

Yurduma göz diken dik başlar insin.
Türk gücü orada her gücü yensin.
Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin,
Var olsun toprağın taşın Ankara!

* (Makaleyi okumaya başlamadan önce, bu marşı en son ne zaman dinlediğinizi önce lütfen bir düşünün!)
Milletler idealleri ile var olurlar. Her milletin kendine has hedefi vardır. Kimi huzuru yağmacılıkta bulur, kimi ticarette… Oysa Türk Milleti, dünyaya adalet ve Hak üzere nizam vermek üzere görevlidir. Binlerce yıllık tarihi, bunun en büyük ispatıdır.
Kısacası Türk Milleti’nin görevi diğer milletleri yönetmektir. Dünya tarihine bakıldığında medeniyetin parladığı, insanî değerlerin gün yüzüne çıktığı bütün çağlarda “Türk asrı” damgası vardır. Bilim-teknolojiden sağlığa, mimariden temizliğe, askerlikten kültüre kadar her uygarlık dalında bu kendini açıkça gösterir. Hele ki gönül medeniyetinde…
Eğer bu dünyada hâlâ “insan haklarından” bahsedilebiliyorsa bunda Hoca Ahmet Yesevi’nin, Mevlâna’nın, Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş Veli’nin, Ebu Hanife’nin eseri vardır.
Günümüzde insanlık büyük bir buhran yaşıyorsa ki her gün bunu haberlerden “seyrediyoruz.” Bunun da baş sorumlusu ne yazık ki, yine bu asil millettir. Çünkü suç aldatanda değil, aldanandadır.
Yusuf Has Hacip’in Divan-ı Lügat-i Türk’te mealen dediği gibi; “Türk Milleti, dünyaya hakîm olacak ve idaresi çok uzun sürecektir. Bu nedenle herkesin Türkçe öğrenmesi menfaati gereğidir” sözünün vebali vardır.
Bu millet hakkı olan hükümranlık vazifesini yapmadığı için dünyamız kan ve gözyaşıyla yoğrulmakta, milyonlarca insan açlık pençesinde kıvranırken, diğer yanda israf korkunç boyutlara varmaktadır. Biz yerimizin farkında olmadığımız için insanların fikir, gönül ve namuslarının ırzına geçilirken pekâlâ bütün dünya basit bir futbol maçını haftalarca tartışmaktadır…
Bugün Afganistan’da, Irak’ta, Azerbaycan veya Kırgızistan’da olan hadiseleri kanıksayan bizler Türk’ün öz vatanı Anadolu’nun bir köşesinde yeniden, her gün birer ikişer Mehmetçiklerin şehit edilişlerini bile olağan karşılıyoruz artık…
Çok basit bir ifadeyle “30 bin kişinin katili” deyip geçiyoruz. Oysa lütfen bir hayal edin: “30 bin tavuk bile öldürülüp üst üste yığılsa” Batı, Türkiye’ye ne tavır alırdı? Ama ölen Türk’ün sayısı 30 bini çoktan geçti… Çıt yok???
Haydi, dışarıyı bırakın, sizin tüyleriniz nasıl diken diken olurdu?
Velhasıl, bu asil millet; kendi dünyaya öncülük ve örneklik makamına oturmak zorundadır. Ankara yeniden kara bahtlıların umut kapısı olmalıdır. Yoksa ne yurtta, ne cihanda barış sağlanacaktır. Bunun da yolu ideal sahibi bir millet olmaktan geçer.





www.ufukotesi.com - 06 / 2005  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.