Düşün/ce

 

Olcay Yazıcı  

Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz


Dürüst, namuslu, genç yaşına rağmen bir Osmanlı beyefendisi, bir hürmet âbidesi gibi yaşadı. Delikanlı gibi yaşadı. Ne yazık ki, 70 yaşına gelmesine rağmen bu erdemden nasibini alamayan insanlar var hâlâ. Genç öldü ama kısa ömrüne, efsâneleşecek kadar büyük işler, başarılar sığdırdı. Çirkin siyaset ile küstah sermayenin kirlettiği ülkemizde, o genç bir Kutup Yıldızıydı, Türk tefekkürünün, millî kimliğin, büyük ideâlin insanıydı.

Kemâl Çapraz’ı, Türkiye gazetesindeki hızlı ve verimli günlerimde tanıdım.
O günlerde Türkiye’nin fikir, edebiyat ve sanat ustaları ile kaliteli, derin ve kalıcı mülâkatlar yapıyordum. Bu söyleşiler âdeta Türkiye’nin kültür ve medeniyet hafızası idi. Bu 20 yıllık emek, geçen yıl “Irmaklar Sonsuza Akar” adı altında kitaplaştı.
Mülâkata gideceğim zaman, yazı işleri bana bir foto muhabiri veriyordu. Bunlar ekseri İstihbarat servisinde çalışan tanıdık arkadaşlardı.
Bir sabah yine mülâkata gidecektim, İstihbarat Şefi Tahir Yücel Beyden bir muhabir istedim.
Yücel Bey, sana bugün işe yeni başlayan bir arkadaş veriyorum, adı Kemâl Çapraz, dedi.
Birlikte gazeteden çıktık, Sultanahmet otobüs durağına vardık (o zaman hafif metro henüz yoktu); birbirimizi tanıma maksatlı kısa bir diyalog geçti aramızda.
Ergenlikten mi, yoksa bünyeden mi kaynaklandığı pek belli olmayan, zahiren biraz çilli yüzüne rağmen, ama ruhen samimi, saygılı bir genç intibaını verdi bana. O yüzden, Allah (cc) insanın sûretine değil, kalbine bakar...
Bu ilk tanışmadan, göreve ilk defa benimle çıktığı bu günden sonra, ağabey-kardeş, fikirdaş, gönüldaş olarak zamanla gelişen dostluğumuz boyunca çok şeyler oldu; çok şeyler değişti. Ama değişmeyen bir şey vardı, o da, Kemâl Çapraz’ın efendi ve saygılı duruşu idi.
Zamanla anladık ki, Kemâl Çapraz sıradan bir delikanlı değil, bir ideal insanıydı; bir dâvâ adamıydı. Nesli tükenmiş veya oldukça azalmış, fedakâr ve vatansever nesildendi.
İÜ Basın Yayın Yüksek Okulu mezunu bu genç muhabir, zamanla gazetede takdire şâyân işler yaptı, çeşitli başarılara imza attı, özellikle Türk Dünyası Masası bünyesinde, gazetenin Türk Dünyasına açılan kapısı oldu. Onun diğer bir ilgi alanı ise, okul bitirme tezi olan Kırım’dı. Cemiloğlu ile defalarca röportaj yapmış, Kırım’daki büyük “kırım”a dikkat çekmiş, her fırsatta bu trajediyi dile getirmişti. Kemâlín şöhreti zamanla arttı, fakat nezâketi, güleç yüzlülüğü, hürmetkârlığı, o çekingen ve efendi duruşu hep devam etti.
Oysa yeteneksiz ama burnu büyük ne yeniyetmeler tanıdık. Kendini ‘büyük göstermek’ için çeşitli oyunlara tevessül edenler, aslında içlerindeki ‘küçüklüğü’ dışa vurmaktadır.
Bilgi de, yetenek de, tevazu ile birleşince güzellik kazanıyor. Ah şunu bir bilebilsek; biliyoruz da, fiiliyata dökebilsek, o insanlık potasında eriyebilsek.
Bu, ‘şahsiyetini silmek’ değil, asıl ve asil bir şahsiyete sahip olmaktır.
İşte Kemâl Çapraz’da sevdiğim ve saygı duyduğum meziyet, onun bu hürmetli hâli, beyefendi edâsıydı.
Gazetecilik ve yayıncılık sahasında yaptıkları ise zaten ortada.
Özellikle, “Ufuk Ötesi” ile, yerli, gelenekli ve bize ait, Türk-İslâm eksenli tefekkür mücadelesi, gündelik siyasetin sığ dalgalarına kapılmadan, ebed-müddet anlayışı/ülküsü ile yürüttüğü yayıncılık politikası ayrıca takdire değerdir.
O zamanlar, muhabir arkadaşların soy isimlerinden yola çıkarak, bazı hayâlî haber başlıkları yakıştırırdık. Bunun Kemâl Çapraz’a denk düşen yanı şuydu: “Çapraz ateşle öldürüldüler!” Haber, Kemâl Çapraz!.. Diğer hatırladıklarım ise, “Boğazda bir gemi battı!”, Haber, Dündar Batık...”Kolsuz-ayaksız bir çocuk dünyaya geldi!” Haber, Yusuf Kolsuz.
Netice-i kelâm, Kemâl Çapraz, adam gibi bir adamdı. Genç bir Kastamonulu, saf bir Anadolu çocuğu, bir İstanbul beyefendisiydi. Bu vasıflarıyla gönüllerde taht kurmuştu. Ani ölüm haberiyle, hepimiz şok olduk. Yıllardan sonra ilk defa gözyaşlarıyla, hüngür hüngür ağladım.
Soyadı “Çapraz”dı ama, işleri asla çapraz, gıllıgışlı değildi. Kalbi temiz, doğru ve düzgün bir insandı.
Kendisine hayırlı, uzun ömürler ve iki dünya saadeti diliyorum. (Evvelki yazıyı bu temenniyle bitirmiştim. Kim derdi ki, bir ay sonra, bu satırlara, Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun!, dualarını da ekleyeceğim?)
Dünyaya çarpık ve çapraz ‘bakanlar’ olsa da, sen erdeminle yaşa, sevgili Kemâl Çapraz..
Ufuk Ötesi gazetesinden gelen bir istek üzere, Kemâl Çapraz hakkındaki bu satırları, 9 Temmuz 2008’de yazmıştım.
Yazıya yeni sözler eklemeye mecâlim yok. Allah ruhuna rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Ölümlere alışığız, inançlıyız ama, ilk defa onun ölümü ruhumuzda derin elemler uyandırdı. Yakınlarımın ölümü hariç, yıllardan sonra ilk defa gözyaşlarıyla ağladım onun ardından.
Dürüst, namuslu, genç yaşına rağmen bir Osmanlı beyefendisi, bir hürmet âbidesi gibi yaşadı. Delikanlı gibi yaşadı. Ne yazık ki, 70 yaşına gelmesine rağmen bu erdemden nasibini alamayan insanlar var hâlâ.
Genç öldü ama kısa ömrüne, efsâneleşecek kadar büyük işler, başarılar sığdırdı.
Çirkin siyaset ile küstah sermayenin kirlettiği ülkemizde, o genç bir Kutup Yıldızıydı, Türk tefekkürünün, millî kimliğin, büyük ideâlin insanıydı.
Asil bir neslin son müstesna örneklerindendi. Kof ve kibirli yetmişlikler bu soylu duruşun erdemini asla bilemeyecek, asla özümseyemeyecek.
O, kendi kuşağının biricik temsilcisiydi. Maddî olarak değil ama, mânen her zaman onu desteklediğim, yıllardır karşılık beklemeden Ufuk Ötesi’ne yazı yazdığım için, şimdi hatırası önünde, bir kere daha teselli oluyorum.
Siyaset ve servet erbabı, Kemal Çapraz portresi karşısında kendini hesaba çekmelidir!
O destan bir insandı. Kendisine Allah’tan (cc.) rahmet, kederli ailesine sabr-ı cemiller diliyorum. Geride bıraktığı elemli eşine, kederli oğluna ve ölümün mistik yorumunu henüz kavrayacak yaşta olmayan, dünya tatlısı minik kızına, inanıyorum ki melekler kanat gerecektir.


www.ufukotesi.com - 11 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.