Kasım 2008

Ö T E S İ

 

3.12.2024 



KİTAP : Kasım - 2003

Anavatandan Anavatan'a Bir Gagauz

Dr. Özdemir Çobanoğlu - Yesevi yayıncılık, İstanbul 2003, 144 s 

Anavatandan Anavatan'a Bir Gagauz Dr. Özdemir Çobanoğlu, ANAVATANDAN ANAVATANA BİR GAGAUZ (Yesevi yayıncılık, İstanbul 2003, 144 s.). Yazarın otobiyografisi. 1915 yılının 27 temmuzunda Moldovanın Kongaz köyünde bir yavru dünyaya gözlerini açar. Ne yazık ki bu yavru talihin çelmesiyle 6 yaşında yetim kalır. Tarlada çalışır. Kongaz köyü çok verimli topraklara sahiptir. Öyle ki bir mısır bitkisinde 8 koçan olur (126. s.). Yetim yavru ilk okulu köyünde, orta tahsilini Bolgadda tamamlar. “Kandaş çekimi”ne kapılıp (25. s.) 7 aralık 1937’de Türkiyeye tahsile gelir. Dil ve tarih coğrafya fakültesine girer. 1939’da Türk vatandaşı ve Müslüman olur. Özdemir adını alır (45. s. vd.). 1943 senesinde fakülteden mezun olur. Evlenir. Şimdi sağ kesimde evliya mertebesine yükselen Hasan Ali Yücelin liselerde açtığı Latince bölümlerinde (65. s.) ve liselerde öğretmenlik yapar. 1976 da emekli olur (111. s.). 1963 senesinde dudak kanserine yakalanır. Amerikaya kobalt tedavisine gider ve kurtulur. “Türklüğüne hakaret edilmesine tahammülü olmadığı” için Amerikada Türklere hakaret eden bir bayan Yunan konsolosuna herkesin önünde gereken cevabı verir (94. s.). Yazar Türkiyeye gelmekle Stalin zulmünden kurtulur. Zira ailesi Sovyet rejimi tarafından sürgüne gönderilir. Çobanoğlu kendini “dürüst, çalışkan ve disiplinli” (21. s.) olarak niteler. Eserine hakim olan temanın ise, dindarlık olduğu kolayca görülür. Şöyle der: “Bu itibarla insan yaşamında doğru ve dürüst hareket ederse, Allah da ona yardım eder ve mesut olur. (21. s.). “Onun için her zaman yatmadan önce Allaha dua eder, verdiği nimetlere şükrederim. Zaten yaşam sırasında zigzaglar da olacaktır. Ama kula düşen görev hemen isyan etmeyip, biraz sabredip aklını kullanmaktır. Zira ben küçüklüğümde (6 yaşında) babamı kaybettikten sonra yatılı okullarda okumakla annemden uzak kalınca kendimi Allaha adadım...” (88. s.). Çobanoğlu Gagavuz Türklerinin 13. asır ortalarında, 2. Keykavus devrinde Anadoludan gittiklerini, Müslümanken sonradan Hıristiyan olduklarını yazar (26. s.). Yazar aynı zamanda tarih doktorudur. Dimitri Kantemirin Osmanlı İmparatorluğunun Yükselişi ve Gerilemesi eserini tercüme eder. Eser, 1979 ve 1998’de kültür bakanlığı tarafından basılır (11. s.). Yazar Türkiyeye geldikten sonra ülkesiyle alakasını kesmez. 1968’den itibaren 8 defa doğduğu topraklara gider. Akraba ve boydaşlarıyla görüşür. Kütüphanesini Komrat devlet üniversitesi ve Kongaz kütüphanesine bağışlar. Çobanoğlu, 17 ağustos 1999 depremi üzerine hatıralarını kaleme alma gereğini duyar. Böylece elimizdeki ilgi çekici hatıra kitabı meydana gelir. Kitapta resim ve dizin de vardır. Kitabı müellifin çocukluğunun, hayatının ve 1937 yılından sonraki Türkiyenin bir panaroması olarak görmek mümkündür. Dr. Özdemir Çobanoğlunun ilginç yaşam öyküsünü bütün okurlarımıza hararetle tavsiye ederiz.


Oğuznamecilik Geleneği ve Andalıp Oğuznamesi

Mustafa Aça - IQ Yayınları 

Oğuznamecilik Geleneği Gazetemizin Balıkesir Temsilcisi değerli ilim adamı Mustafa Aça, OĞUZNAMECİLİK GELENEĞİ ve ANDALIP OĞUZNAMESİ, IQ yayınevinden çıktı. Kitabın giriş kısmında destan hakkında genel bilgi verildikten sonra Oğuz Kağan destanının teşekkülü ve Türk destanları arasındaki yeri irdelenmektedir. Genellikle kabul edilen görüşe göre Oğuz, ok+uz “oklar, yani kabileler” anlamındadır. Bu bölümde Oğuz-Türkmen denkliğine dokunulmakta, Türkmen kelimesinin ilk defa 7. yüzyılda bir Soğd mektubunda geçtiği belirtilmektedir (52. s.). Göktürk devletine, ardından Uygur devletine baş kaldıran dik başlı Oğuzların isyanları fayda etmemiş, bu sebepten batıya göç etmeye başlamışlardır. Oğuzlar 10. asırda artık Seyhun kıyılarındadırlar (İA, “Türk” md., 146. s.). Oğuzlar daha sonra bilindiği gibi Türkmen adıyla da anılmışlardır. Türkmen adının İslamiyetten önce var olduğu bilinmektedir (İA, “Türk” md., 190. s.). Ancak Türkmen adı sadece Oğuzlara verilmemiş, Karluklara da verilmiştir (İA, “Türk” md., 187. s.). Dolayısıyla Türkmen adı herhalde Göktürklerin ismi olan Türk ismine nisbet edilerek onlarla aynı dili konuşan, fakat onlardan coğrafi olarak pek uzak ve siyasi olarak farklı bir teşkilatı olan Türklere verilmiştir. Kelime daha sonra Müslüman Türk, en sonra da göçebe Türk manasını kazanmıştır. Tıpkı Slav, Sloven, Slovak kelimeleri gibi. Dolayısıyla bazı alimlerin söylediği gibi “büyük Türk” anlamı ile alakası yoktur. Türkmen kelimesi ve –men eki hakkında şu yazıya bakılabilir (Yusuf Gedikli, “Terekeme Ne Demektir, Terekemeler Kimdir?”, Tarih ve Medeniyet, kasım 1998, 56. sayı, 46-48. s.). Oğuz destanı hakkında bilgi verilirken tabiatiyle Oğuz adı, Oğuzlar, Oğuz coğrafyası, Türkmenler ve Hazar doğusu Türkmenleri hakkında da bilgi verilmiştir. Hazar doğusu Türkmenleri yerine kitapta “Hazar ötesi” tabiri kullanılmıştır. Oysa kitabı okuyacak bir Kırgız Türkü bu tabiri muhtemelen Azerbaycan olarak anlayacaktır. Bu sebeple bu tür yabancı adlandırmaları kullanmamak gerekir. Aynı şekilde Rusların Güney Kafkasya için kullandıkları Zakafkasya veya batılıların kulandığı Trans Kafkasya, yani Kafkasya ötesi) tabiri, de böyledir. Onlara göre “öte” olan ülke, bize veya başkasına göre “beri”dir. Bundan ötürü en uygun deyim Güney Kafkasyadır. Kitabın 1. bölümünde Andalıb’ın hayatı, devri ve eserleri, sanatı hakkında geniş bilgi verilmiştir. Andalıb’ın 17. asrın 2. yarısı ile 18. asrın birinci yarısı arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. 2. bölümde Uygur harfli Oğuz Kağan destanı (13. asırda yazıldığı tahmine ediliyor), Reşideddin Oğuznamesi (1303’te yazılmıştır), Şecere-yi Terakime (1660’da yazılmıştır) ve Şecere-yi Türkî Oğuznamesi, Tarih-i Cihangüşa Oğuznamesi (Cengiz Han Oğuznamesi), Yazıcıoğlu Oğuznamesi (1436’da yazılmıştır), Manzum Oğuzname (Uzunköprü Oğuznamesi), Kazan Oğuznamesi isimli 7 Oğuznamenin muhteva, tarih ve neşirleri hakkında malumat verilmiştir. Andalıp Oğuznamesi Oğuznamelerin 8. olmaktadır. 3. bölümde Andalıp Oğuznamesi ile diğer Oğuznameler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar mukayeseli olarak incelenmiştir. Yazar Oğuznamelerdeki cihan hakimiyeti mefküresi üzerinde de durmuştur. Hakikaten de Türk devletlerini çoğunun Oğuzlar tarafından kurulmasının sebebi bize göre bu ülküdür. Zira bir hedef tesbit ederseniz, başarısız olma durumunuz vardır, ancak başarılı olma imkânınız da vadır. Ancak hiç bir hedef tesbit etmezseniz zaten başarılı olma imkânınız yoktur. Kuman-Kıpçak Türklerinin geniş sahalarara yayılmalarına rağmen bir devlet kuramamalarını büyük ölçüde hedefsizliğe bağlamak mümkündür. Sonuç kısmında Andalıp Oğuznamesinin Türkmen Türkçesindeki aslı ve Türkiye Türkçesine aktarımı verilmiş, bazı şahıs, kavram ve yer adları üzerinde izah edilmiştir. Eserin Oğuzname geleneği ve Oğuznameler hakkında mühim bir çalışma olduğunu belirtmek isteriz. Ancak bilhassa bu tür kitaplarda muhakkak bulunması gereken dizinin kitapta yer almaması büyük bir eksikliktir.


Yeniden Milli Yapılanma

Kutluhan Yazıcı ve Hikmet Eren - Ankara 2003 (0 535 934 33 43 – 0 537 351 59 54) 

Yeniden Milli Yapılanma Yeniden Milli Yapılanma, Kutluhan Yazıcı ve Hikmet Eren düşünen iki genç beyinin Türkiye’nin siyasi ve idari durumunu irdeledikleri ve ilginç teklifler ileri sürdükleri bir kitaptır (Ankara 2003, 71 s.). Kitapta hakiki demokratik ortam için neler yapılması gerektiği, parti başkanlarının zümre iktidarını sürdürdükleri belirtildikten sonra 2 model teklif ediliyor. Modellerden birincisi siyasi partilerde parti için demokrasinin gerçekleşmesi ve siyasi partilerin teşkilatlanmasını ihtiva ediyor. Bu modelde aynı zamanda delege ağalığına son verilmesi ve parti üyelerine rol verilmesinin uygun olacağı ortaya konuluyor. Modellerin ikincisi yönetimde istikrar ve temsilde adaleti öngörüyor. Bu model halkı noterlikten kurtarmayı da içeriyor. Kitapta millet vekili seçimleri için bir de kanun teklifi yer alıyor. Kitabı hararetle tavsiye ederiz. İrtibat telefonları: 0 535 934 33 43 – 0 537 351 59 54


*

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002