Kasım 2008

Ö T E S İ

 

20.04.2024 



KİTAP : Mart - 2005

UNUTULMAYAN EDEBİYATÇILARIMIZ

Mehmet Nuri Yardım - Nesil 

Son yıllarda unutulmuş bir çok hikâyeci, romancı, şair, deneme ve tiyatro yazarı edebiyat çevrelerinde yeniden hatırlanıyor. Bu yitik değerler hakkında toplantılar düzenlenip dergilerde özel sayılar yayımlanıyor; gazetelerde sayfalar hazırlanıp televizyon ve radyolarda programlar yapılıyor. Bu “yeniden keşf”in ve “vefalı duruş”un çoğunda yer alan Mehmet Nuri Yardım’ın yıllardan beri gazete ve dergilerde ‘misyon’unun gereği olarak kaleme aldığı yazılar, bir araya getirilip yayımlandı: “Unutulmayan Edebiyatçılarımız” Kitaptaki portrelerde, söz konusu edebiyatçının genel bir çerçevesi çiziliyor, hayatından bahsediliyor, sanat anlayışı üzerinde duruluyor ve edebiyat dünyamıza katkıları ile duygu âlemimize getirdiklerine vurgu yapılıyor. Böylece kısa bir metin içerisinde şairin veya yazarın muhtelif cephelerden fotoğrafı çekiliyor. Mehmet Nuri Yardım, düne kadar 'meşhur' olan bir çok yazarın bugün için neredeyse 'meçhul'e döndüğünü, eserleriyle birlikte kaybolup gittiğini belirterek, bu haksız, korkunç ve acı kültür aşınmasına mutlaka engel olunması gerektiğini söylüyor. Amacının ihmale uğrayan veya unutulmaya yüz tutan edebiyatçılarımızı çeşitli vesilelerle yeniden hatırlatmak ve yitik değerleri toplumun hâfızasına nakşetmek olduğunu belirten Yardım şöyle diyor: “Duyarlı yüreklerde bir ışık yakmak istedim. Meraklıların, bu kitaptan yola çıkarak eskimeyen şair ve yazarlarımızın eserlerine yönelmesini diliyorum. Okuyucunun, edebiyatımızın güzelliğini, sıcaklığını, inceliğini ve derinliğini fark edip köklü ve ciddi okumalara başlaması en büyük temennim. ‘Nesillerin Buluşması’ diye tanımladığım bu zihin uyanışını çok önemsiyorum." Kitapta yer alan 55 edebiyatçıdan 22’si, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğrencilere tavsiye edilen 100 Temel Eser’in yazarları arasında bulunuyor.


Türkmeneli Edebiyatı

Şemsettin KÜZECİ - - 

1991-2003 yılları arasında Irak’ın kuzeyinde oluşturulan Güvenlik Bölgesi kısmında yaşayan Türkmenler, Türkiye Türkçesi’nde; açtıkları okullar, TV, radyo istasyonları sayesinde Türkmeneli Edebiyatına yeni sayfalar kazandırabilmişlerdir. O dönemde yayınlanan onlarca kitap, gazete, dergi; bu yeni oluşan Türkmeneli Edebiyatının verileri arasındadır. Gazetemizin Ankara Temsilcisi Şemsettin KÜZECİ; 1991-2003 yıllarındaki hadiseleri birebir yaşamış, Türkmeneli’nin yazılı ve görsel basını takip ederek, araştırmış yeni edebi bir seçki hazırlayarak dikkatleri yaşayan Türkmeneli Edebiyatına çekmeyi başarmıştır. Türkmeneli Edebiyatı içerisinde şiir, öykü, çocuk şiiri ve masalları, düz yazı örnekleri, hoyratlar, derin ve köklü bir milli duygu örgüsü ile sayfalar boyu okuyucuyu sarıyor, adeta hasret gideriliyor. Varoluş mücadelesinde “Irak Türkmen Cephesi” adıyla bütünleşen Türkmenler, zaman zaman katliamlara uğrayıp yüzlerce şehit vermiş ve ne yazık ki vermeye devam edecekleri anlaşılıyor. Bu varoluş mücadelelerini sürdürürken, edebi planda geçmişlerinden ve kültürlerinden en küçük bir taviz vermeme gayret ve çabalarını da aralıksız sergiledikleri görülmektedir. 13 yıl boyunca Irak’ın kuzeyinde cereyan eden hadiseler ve dünya kamuoyundan gizli tutulan bu olaylar, Kitabın düz yazı bölümünde, bütün çıplaklıklarıyla Türkmen Yazarlarının kaleminden okuya bilirsiniz. Her türlü duygu ve düşünceyi dile getiren genelde Irak Türkmen halkının tamamı bu ruhtadır. Ortak yaşamlarından da ilham alan hoyrat şairleri, modern edebiyat düzleminde ürünler veren kalem sahipleri, geleneksel çizgiyi sürdüren aydınların tümü, bir ortak noktada buluşmuşlardır. Bu ortak nokta ümitsizliğe teslim olmamaktır… Bugün çok değişik bunalımlar içerisindeki Irak’ta ortaya çıkan yeni durum, muhtemeldir ki, Türkmenler, büyük geçmişlerine çıkarılan faturalardır. Yine savunmasız, sahipsiz, hukuksuz, bırakılmak üzeredir. Bu kitap; ora’daki Türkçe’yi, Türklüğü ve Türklükle birlikte nefes alan insanlığı yaşamak isteyenlere bu çalışma, o coğrafyadan uzatılan bir bayrak gibidir. DÜNYA GENÇ TÜRK YAZARLAR BİRLİĞİ tarafından yayınlanan esere, dgtyb@mynet.com elektronik posta adresinden ulaşabilirsiniz.


“Belene Adası” nın üçüncü baskısı yapıldı

Mehmet Türker - - 

Bulgaristan’da 1985 yılında Jivkov hükümetinin Belene İşkence Kampı’na sürdüğü tutuklulardan biri olan ve gazetemizin Bulgaristan temsilciliğini yapan gazeteci –yazar Mehmet Türker’in “Zulmün Ateş Çemberi-BELENE” hatıralarının üçüncü baskısı yapıldı. İlk baskısı iki yıl önce yapılan kitabın 3 baskısı Çağrı Yayınları tarafından gerçekleştirildi. İlk iki baskıda 6 bin adet basılan ve kısa sürede tükenen trajik anılar okuyucular tarafından büyük ilgi görmüştü. Yazar, Türklerin eritilme politikasına gösterdiği tepkiye karşılık 46 ayını ceza evlerinde ve sürgünde geçirdi. Türker, kitabın son baskısında ıstırap dolu günlerine yeni başlıklarla yeni olayları da ekleyerek son baskıyı daha dolu şekle sokmayı başarmış.


Top Sesleri

Arif Nihat Asya - Ötüken 

Onun elinde kelimeler oya oya işlenir; nakış nakış süslenir... Dilinde sözler ezgi olur, nağme olur; ses olur, beste olur; yâre götürülecek deste olur... Kâh gurbeti sılaya bağla-yan yol olur, yolak olur; bazen serin bir pınar başında durak olur... Kimi zaman sevenden, sevi-lenden kelâm getirir; kimi zaman da "Ulubatlı'dan selâm"...Neyler dem çeker, tamburlar inler, utlar ses verir... Güller, lâle-ler, nilüferler, zambaklar, günnâsirler (Kıbrıs’ta çok güzel ve keskin koku-lu bir çiçek) leylâklar açar; bülbüller öter... Kıbrıs, Kerkük "mum kimin yanar”… Adana, Konya, Lefkoşe, Edirne, Kasta-monu, Pendik, Tunca, Erzurum dile gelir. Lala Sultan, Hala Sultan, Na-mık Kemal, Canbolat, Kutub Os-man söyleşir; kartallar, şâhinler kanat çırpar. Dertler depreşir; yakamozlar, dalgalar oynaşır; köpükler kabarır... Koçyiğitler serhat boylarından ses verir; serdengeçtiler düşman üstüne hörelenir... Yağmur suyu gibi arı, pınar suyu gibi duru; bahar güneşi misali okşayan, yaz rüzgârı misali ferahlatan bir üslûp mu dediniz? Tomurcuk güllere benzeyen; iç açan, okşayan, sevgiyle kuşatan bir ifade midir aradığınız? İlk sevgiye benzeyen; zevkine doyulmayan, okudukça okunan, sevdikçe sevilen, çiçekler gibi renkli bir dil midir istediğiniz? Gökçek Türkçe'nin görkemli örneklerini mi arıyorsunuz? Öyleyse buyurunuz Asya'nın Arifinin yazdıklarına. Ötüken Neşriyat (0212 251 03 50)


Nemrut Ateşi ve Yaralı Küheylân

Olcay Yazıcı - Türk Edebiyatı 

Olcay Yazıcı’dan erdemsiz çağı sorgulayan iki eser: “Nemrut Ateşi” ve “Yaralı Küheylân” “Unutulmamalı ki, ateş ne kadar şiddetli olursa olsun, içinde mutlaka esenlik ümidi taşır!” Şair ve yazar Olcay Yazıcı’nın, “Nemrut Ateşi” ve “Yaralı Küheylân” adlı iki yeni kitabı, Türk Edebiyatı Vakfı yayınları arasında çıktı. Daha önce yayınlanan “Tartışmayı Tartışmak”, “Hüzün Yazıları”, “Kitapsız Toplum”, “Erguvan Uğultusu”, “Eylül’ün Kırdığı Gül” gibi eserleriyle tanınan Olcay Yazıcı, üzerinde uzun zamandır çalıştığı, medeniyet analizi eksenli fikir yazılarından oluşan “Nemrut Ateşi”nde, merhametten, metafizik özden ve ahlâkî endişeden uzak bir dünyanın eleştirisini/sorgulamasını yaparak, bu “imha medeniyetine” doğrudan veya dolaylı yoldan destek olmayı, Nemrut’un ateşine odun taşımak diye nitelendiriyor. Söyle diyor Olcay Yazıcı, “Oysa: Erdemli insana düşen acıyı ve ateşi çoğaltmak değil, ateşi gül esenliğine dönüştürmek, insana hayat alanı açmaktır.” “Asra Yemin Olsun ki”, “Medeniyet İdraki”, “İmha Medeniyeti”, “Bölüşmenin Erdemi”, “Kitap Medeniyetinden İnternet Muhabbetine”, “Geleneği Geleceğe Taşımak”, “Maddî İhtişamın Sonu”, “Beklenen Büyük Dönüş”, “Erdemli Devlet Adamı”, “Yarınki Türkiye’nin Kurucuları” gibi üst başlıklardan oluşan, düşünce derinliğine sahip yazılarda, “karanlıklar yüzyılının”, “sapkınlıklar çağının” birçok meselesi felsefî, sosyolojik ve ahlâkî boyutlarıyla ele alınarak; âli bir statüye sahip olan insanın, metafizik endişeden uzaklaşması, servet ve şöhret düşkünlüğü; aç kurtluğu, eşyanın ihtişamına yenilişi; buna bağlı olarak da, “muhakemesini kullanamayan bir tüketici” derekesine düşürülmesi; uyaran, sorgulayan keskin bir dille eleştiriliyor. İnsanın, “sahip olmaktan” ziyade, “olmaya/kemâle ermeye” yönelmesi gereğine dikkat çekilerek, “bölüşmenin erdemine” işaret ediliyor. Olcay Yazıcı, küresel dünyada, özellikle de Ortadoğu’da yanan zâlim ateşi hatırlatarak, Hazreti İbrahim menkıbesindeki, “Nemrut ateşine su taşıyan karınca” misalini örnek gösteriyor. Yazıcı, aktüel ve siyasî göndermeler de ihtiva eden derin yazılarında, ‘daha merhametli, daha âdil, daha erdemli ve en önemlisi daha onurlu bir dünya için; zâlim Nemrut ateşinin söndürülmesini yahut en azından ona karşı ‘karınca misali bir gayret içerisinde olunmasını’ öneriyor. Yazıcı, kitaplarındaki analiz ve sorgulamaların, “yerliden evrensele açılan bir arınış çağrısı olduğuna” da dikkat çekiyor. “YARALI KÜHEYLÂN” Deneme-hikâye türündeki, “Yaralı Küheylân”da ise, hikâye bir nevi işin “edebî zarfı”; çünkü aksiyonu az, fakat buna karşılık sosyal, ahlâkî, psikolojik ve mistik eleştirisi, çözümlemesi derin olan hikâyeler, dikkatle okunduğunda; fikrî çerçevede “Nemrut Ateşi”ndeki analizlerle büyük bir benzerlik arz ediyor. Öyle ki, “Nemrut ateşine odun taşımak” imajına yer yer bu hikâyelerde de rastlıyoruz. Sahip olma tutkusu ile erdemli kalma duygusu arasında sıkışan insana, ufuk açıcı çıkış yolları öneren; şiirli, lirik ve felsefî bir üslûpla kaleme alınan edebî-yoğun hikâyelerde; fizik dünyaya karşı, metafizik dünya, dizginsiz hırsların tatmini yerine, merhamet ve paylaşma esasına dayalı ebedî kurtuluş motifleri işleniyor. Yazıcı, özet bir tanımla, ‘Nemrut Ateşi’ irfanımın, Yaralı Küheylân ise ilhamımın eseridir’ diyor. “Yaralı Küheylân”da yer yer 12 Eylül eleştirisi de yapılıyor. Olcay Yazıcı’yı tanıyanlar, onun meseleleri hep derin tefekkür plânında ve metafizik endişe ekseninde ele aldığını, Türkçeyi çok güzel kullandığını bilir. Medeniyet, metafizik ve ahlâk eksenli analiz yazılarında, bir nevi ‘buhranlar çağının fotoğrafı’ yansıtılarak, “erdemli medeniyetin”, “emin beldenin” “faziletli şehrin” yol haritasına dikkat çekiliyor. ‘İmha medeniyetine’ karşılık, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!” düsturu üzerine inşa edilen, fazilet eksenli medeniyetimizin, ‘ruh kökü’ hatırlatılıyor okuyucuya. ‘Cinnet toplumu’ gerçeğine karşı, ‘cennet toplumu’ alternatifine/ebedî dirilişe işaret ediliyor. ‘İhya medeniyeti’ vurgulanıyor satır aralarında. Bu yönüyle bakıldığında, ‘ülke sınırlarını aşan evrensel bir kurtuluş çağrısı’ niteliğini de taşıyor yazılar. Her ne kadar, insanın sapması, metafizik özden uzaklaşması; ‘küresel Nemrut görüntüsü’ içinde azgınlaşıp acımasızlaşması ve insanın hemcinsine zulmetmesi açısından, ürpertici bir tablo ortaya çıksa da neticede şu hükme varıyor yazar: “Unutulmamalı ki, ateş ne kadar şiddetli olursa olsun, içinde mutlaka esenlik ümidi taşır!” Kitap, şu etkili takdimle çıkıyor okuyucunun karşısına: “Sonlu ile sonsuz arasında sarkaçlanan insan, duracağı nihaî çizgiyi iyi belirlemeli ve eylemlerini ona göre yönlendirmeli. Medeniyet dediğin, erdemli olmalı ve insanı ‘gerçek kurtuluşa’ taşımalı. Ne yazık ki, işi Nemrut Ateşine odun taşımak olanların, insanlığa sunacakları diriltici bir müjdeleri yoktur. Çünkü, kendi cennetini yitirenler, başkalarına cennet vaat edemez. Hakkımızdaki kesin hüküm, fiillerimize ve hayat karşısında tavır alışımıza göre belirlenecek. Bu yolda insanın yön haritası beşerî sistemler, dünyevî hırslar değil; uyarıcı kutsal metinler ve evrenin yaratılışından beri süregelen mistik tecrübeler olmalı. Arada, a’râfta, ‘ateş hükmünde’ mi? kalacak insanoğlu, yoksa fizikötesi bir duyarlıkla hikmete ulaşıp, yeniden esenlik ülkesinin inşası için mi uğraşacak? Eğer bir medeniyet eleştirisi/sorgulaması yapacak olursak, görülür ki, gelip kilitlendiğimiz noktada, problem de, çözüm de insanda. Çünkü, Muhiddin Arabî’nin ifadesiyle, “İnsanın dışında adım atılacak yer yoktur!” Doğunun ve Batının Rabb’ine yemin olsun ki, insanlığın en mühim ruh ihtilâli, en büyük tefekkür terakkisi; ‘ebedî cennetleri’ kendine yasaklayan küresel Nemrutlara karşı, bütün gücüyle direnmesi olacak!..Sonsuzluğa yürüyen ‘ulu kervana’ katılmak; kaostan sükûnete, hiçlikten efendiliğe, eşyadan erdeme, cinnetten cennete; ateşten gül esenliğine dönüş...İşte, gerçekleştirilmesi gereken en kutlu değişim bu. Unutulmamalı ki, ateş ne kadar şiddetli olursa olsun, içinde mutlaka ‘esenlik ümidi’ taşır.” (Bilgi: 0212-526 16 15) OLCAY YAZICI KİMDİR? Olcay Yazıcı, 1953’te Trabzon’un Sürmene ilçesinde doğdu. Yüksek tahsilini İstanbul’da tamamladı. Şair, yazar ve gazeteci... Başta Hisar, Türk Edebiyatı, Boğaziçi, Dolunay, Ufuk Çizgisi, Millî Kültür, İnsan ve Kâinat, Cemre, Güneysu, Çağrışım, Tepe Edebiyat, Kültür Dünyası, Tarih ve Düşünce, Bizim Külliye, Çerçeve, Ufuk Ötesi, Biyografi Analiz, Kubbealtı Akademi Mecmuası olmak üzere, birçok dergide şiir, hikâye, deneme ve kültür yazıları yayınlandı. Türk Edebiyatı Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürlüğünü, İnsan ve Kâinat dergisinin editörlüğünü, Kültür Dünyası Dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Ayyıldız gazetesinin Kültür Sanat ve Düşünce sayfasını yönetti. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin Süreli Yayınlar Editörlüğünü yürüttü. 16-20 Eylül 1991 tarihinde İstanbul’da yapılan, 12. Dünya Şairleri Kongresi ve Yunus Emre’ye Saygı Kurultayı’na (X11. World Congress Of Poets, In Homage To Yunus Emre) “Derviş” isimli şiiri ve “Yunus Emre’nin Rüzgârıyla” konulu tebliği ile katıldı. Halen, Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) Genel Müdürü olarak görev yapıyor. İLESAM (İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olan Olcay Yazıcı’nın, bestelenmiş şiirleri de var. Olcay Yazıcı”nın yayınlanmış başlıca eserleri ise şöyle: “Erguvan Uğultusu”/ “Tartışmayı Tartışmak”/ “Hüzün Yazıları”/ “Eylül’ün Kırdığı Gül”/ “Kitapsız Toplum”/“Büyük Gün/“Kendimiz Olmaktan Nasıl Çıktık”/ “Nemrut Ateşi” ve “Yaralı Küheylân.”


*

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002