Kasım 2008

Ö T E S İ

 

5.05.2024 



Ölçü

 
Cem Sökmen

Medya Bürokratları Arasında…


Bizdeki köşe yazarlarının büyük çoğunluğu yaşadıkları güne hâkim olan başlıca siyasi gelişmelerden birini seçip konuyla ilgili haber metnine bir kaç cümle ekleyerek yazı yazarlar. Bu tip yazarların bir tanesini okumakla yüz tanesini okumak arasında sayı farkından başka bir fark bulmak pek mümkün değildir. Fakat ne hikmetse onlar hep çoğunluğu teşkil eder, yerlerini korurlar. Onlar medyamızın “taşınmaz”larıdır.

“Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
Sadece beyni zonk zonk zonklayanlardan biri!” (NFK)

Geçen günlerde Sabah gazetesinde 3,5 yıldır yazılarını beğenerek okuduğumuz Ömer Lütfü Mete’nin yazılarına son verildi. Ömer Lütfü Mete son yazısında okuyucusuna şu cümlelerle veda ediyordu: “Sabah'ın yeni Genel Yayın Yönetmeni Altaylı'nın beni yazı kadrosunda düşünmediğine ilişkin kararı dostum Kenan Sönmez tarafından nazikçe bildirildiğinde çocukluğumun altın delisi Dursun Ali'nin dilinden düşmeyen sözü hatırladım: - Dünya bir gün, o da bugün... Hayata bakışının temeline bu ilkeyi yerleştirmiş, uygulamasını gerçekleştirmek için kendince çaba gösteren bir insan olarak daha o an yeni gelen günü yaşamaya koyuldum... Başka bir zeminde tekrar buluşmayı umduğum saygıdeğer okurlarımın hakkımdaki iyi düşünce ve duygularını Sabah'a yöneltmelerini, şikâyetlerini ise şahsıma iletmelerini niyaz ederim. Saygı ve sevgi ile...”
YETİŞEN ADAMIN ARDINDA DURMAK...
Ömer Lütfü Mete, mevcut basında akıntıya kapılıp gitmeyen, söyleyeceği sözü eğip bükmeden söyleyen, gündemi ve hadiseleri yorumlarken entelektüel derinliğini katabilen ender kalemlerden biridir. “Standart yazar”ların aksine Ömer Lütfü Mete, içinde yaşadığı toplumla yüzleşmeyi bilen, bir stratejist gibi toplumu için fikir üreten bir aydındır. Yazdıklarının kalitesiyle başına gelen hadise arasındaki bağı sorgulamak ve yetişen adamların, yetişen hakiki aydınların arkasında durmak üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir. Konular ne kadar birbirinden farklı olursa olsun, görülmeyeni gösteren, söylenmemişi söyleyen bir aydın dikkati ve orijinalitesi Ömer Lütfü Mete’nin üslubuna, bütün yazılarına hakimdi. Popüler kültür ve kültürel yozlaşmayla kaybolan özelliklerimiz, küreselleşmenin getirdikleri ve götürdükleri, Avrupa Birliği ile ilişkiler, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölgedeki etkisi, siyaseti, bürokrasisi ve üniversitesi ile Türkiye’nin bugünkü manzarası 3,5 yıl boyunca onun kaleminde orijinal bir bakış açısıyla seslendirildi.
ŞEBEKE AYDINLARI
Bizdeki köşe yazarlarının büyük çoğunluğu yaşadıkları güne hâkim olan başlıca siyasi gelişmelerden birini seçip konuyla ilgili haber metnine bir kaç cümle ekleyerek yazı yazarlar. Bu tip yazarların bir tanesini okumakla yüz tanesini okumak arasında sayı farkından başka bir fark bulmak pek mümkün değildir. Fakat ne hikmetse onlar hep çoğunluğu teşkil eder, yerlerini korurlar. Onlar medyamızın “taşınmaz”larıdır.
İşin kötü tarafı, alternatif bilgilenmeyi gerçekleştirmeyen, bütün bilgilenme imkânlarını şebeke aydınları tarafından oluşturulmuş bakış açısına râm olarak, kullanan (yani kullanamayan) mühim bir insan potansiyelinin bunlardan etkilenmesidir. Oysa bu şebeke aydınlarının akraba ve arkadaşlık zincirine el yordamıyla dahi eğilince bir şekilde ele geçirdikleri imkânları hem kendileri kullanıp hem de yakın çevrelerini bu imkânlar sayesinde nasıl ön plana çıkardıkları anlaşılabilir.
Alev Alatlı, bu türden birçok yazarın yazılarından örnekler vererek hamakatlarını (ahmaklıklarını) ortaya serdiği “Yaşasın Ölüm” kitabında şöyle diyordu: “Ayakta kalan, ayakta kalmaya en layık olan değil tam tersine en zayıf, en yetersiz olandır. Güçsüzün, yetersizin yerinde kalabilmesi için çevresinde kendisinden de yetersiz olanları toplaması gerekir. Onu yapar. İzleyen katlanarak hızlanan çöküştür. Aydınsallığı meslek edinmişlerin görevi herkeste belli bir gelişme düzeyinde var olan entelektüel faaliyetin “Batıcı” dünya görüşü doğrultusunda şekillenmesine öncülük etmektir. Edebiyatta, sanatta, sinemada “Batıcı” dünya görüşü öyle bir haklıcılıkla ortaya konur ki, Batıya muhalefet toplum düşmanlığıyla eşleşir.”
Fikirler ve organizasyonlar yetiştirdikleri insanlarla varolur. Bize düşen görev “yerli düşünce”yi bulunduğu her platformda temsil edebilen Ömer Lütfü Mete ve onun gibi aydınlara sahip çıkmak, yaptıkları çalışmaların hakkını vermektir.


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002