Kasım 2008

Ö T E S İ

 

5.05.2024 



Seyran

 
Hayri Ataş

BİR BAYRAM HATIRASI


İnsanlar mecraını ve melceini bulamadığı zaman mutsuz ve huzursuz oluyor. Eğer elinden tutan birileri olmazsa, işte onlara kayıp nesil deniliyor. Kayıplar ise gün geçtikçe artmakta. Yıllar önce yaşadığım bir hadise beni hem hüzünlendirir hem de sevindirir. Ramazan ayını idrâk ettiğimiz şu günlerde, ve yaklaşan bayram dolayısıyla bu hatırayı sizlerle de paylaşmak, bu hatırada ismi geçen büyük zatı minnet, hürmet ve rahmetle yâd etmek, kendime çıkardığım dersi en büyük kazanç addetmek, beni yönlendiren kıymetli büyüklerime şükranlarımı da arz etmek istedim.

1990 yılında lise 3. sınıfta okurken yarıyıl tatilinde babamı kaybettim. En büyük dayanağımızdı bizim ve biz o destekten mahrum kalmıştık. Aynı yıl çok istediğim İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümünü kazanmıştım, ancak ekonomik açıdan çok büyük sıkıntıya da düşmüştük. Zira babamdan kalan maaş bizim ancak zaruri bazı ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetiyor, gerisi ise her zaman dert oluyordu. Annem dışarıya el işi yapıyor, bazen eşin dostun ricasıyla onlar için örgü örüyor, bunlardan gelenleri de harçlık yapıyorduk. Ancak yine de sıkıntı bitmiyordu. Ben de her hangi bir iş bulup çalışamamıştım. Üniversitedeki masraflar bu durumdaki insanlar için oldukça ağırdı. Kitaplarımı ve ihtiyaçlarımı gidermekte zorlanıyor, ihtiyacım olan bazı şeyleri alamıyor, bir çift ayakkabı, iki çift elbise ile idare ediyordum. Devletin verdiği krediye müracaat etmiştim ve bana da kredi çıkmıştı. Üç ayda bir oradan gelen para ile kitap masraflarımın bir kısmını karşılıyordum. Bu arada edebiyat hocamın tavsiyesiyle tanıştığım Halil Açıkgöz, bana birçok bakımdan destek olmuştu. En başta da iyi bir dost ve arkadaş çevresine sayelerinde girmiştim. Yine Halil hocamın vasıtasıyla tanıştığım Kubbealtı Akademisi Vakfı yetkililerinden Sait Başer ağabey, benim durumumu fark ederek bana da burs vermeyi teklif etti. Bu benim için bulunmaz bir nimetti ve okul hayatım boyunca bana en büyük destek olmuştu.
İşte bu yıllardan bir gün, şimdi tam olarak hangi yıl olduğunu hatırlayamıyorum, önemli de değil galiba, ancak bir bayram arefesi idi. O gün de yine Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nda Halil hocamla çalışmış, daha sonra da Beyazıt civarındaki bazı dost ve ahbaplara uğrayıp bayramlaşmak istemiştim. Ve o gün içimdeki bir sıkıntı da beni iyice bunaltıyordu. Zira cebimde beni eve kadar götürecek bilet paramdan başka beş kuruşum yoktu. Bu da şu demekti: Bayram boyunca hiçbir yere gidemeyecek, hiçbir büyüğümü, ahbabımı ziyarette bulunamayacaktım. Eve de hiçbir şey alamayacaktım. İşte bu sıkıntılarla Kubbealtı Akademisi Vakfı’na kadar geldim. Oradaki tanıdıklarla hal hatır ettik, bayramlaştık; ben izin isteyip çıkarken Sait Ağabey beni bir kenara çekip bir zarf verdi ve “Bu senin için bırakıldı.” dedi. Zarfı açtığımda içinde para olduğunu gördüm ve şaşırarak sordum: “Ben bursumu alalı epey oldu; bir yanlışlık olmalı, bu neyin nesi, kim bıraktı?” Sait Ağabey gayet rahat, “Sen bunu al, bu bursun değil, bu senin için.” dedi. Şaşırmıştım ama kabul etmekten başka da çare yoktu galiba. Aldım ve vedalaşarak çıktım. Bendeki sevincin haddi hesabı yoktu. Zarfı tekrar açıp baktığımda paranın, aldığım bursun beş altı katı kadar bir miktar olduğunu gördüm. Hani Anadolu’da derler ya “Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş.” Bu para bana ilaç gibi gelmişti.
Eve giderken o paradan annem için küçük bir hediye, ev için ufak tefek bir şeyler, yeğenlerim için minik hediyeler aldım. O bayramda hocalarımı ve büyüklerimi ziyarete giderken elim boş gitmedim. Cebimde de bana yetecek kadar harçlık kalmıştı. O bayram ben çocuklar gibi şendim ve kendi kendime ahdettim: “Eğer Allah bana bir gün mesleğimi kazanıp para kazanmayı nasip ederse, ben de hiç olmazsa bir çocuğun cebini az da olsa harçlıksız bırakmayacağım.” Allah’a bin şükür, sözümü yerine getirebilmiş olmanın huzurunu yaşarken o günkü sevincim tekrar tekrar tazelenir.
Peki, o para nereden mi gelmiş. Çok çok sonra bir sohbet sırasında fark ettim: Benim zâtı-ı âlilerini şahsen tanıma, ellerini öpme ve feyiz alma bahtiyarlığına sahip olamadığım Samiha Ayverdi annenin kitaplarından birinin telifi imiş o para. Ne dersiniz, hem kitaplarını okuyup feyiz alın hem de telif ücretiyle güzel bir bayram geçirin, bunu da bir bahtiyarlık olarak kabul etmeliyim. Bu arada elim kalem tutup da yazdığım üç beş satırlık yazı ve hazırladığım kitaplarımın teliflerini de öğrencilerim ve ihtiyacı olanlar için harcamış olmanın bahtiyarlığı da benim için ayrı sevinçtir.
hayriatas@gmail.com


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 5007 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002